23 Mayıs 2013 Perşembe

Nerdeyse 3 yıl önce



İnsanların aniden fotoğraflarını çekiyoruz , insanın kendini asla görmek istemediği hallerini sergiliyoruz , aslına bakarsan - sen diyorum ama sorun değildir umarım - egolarımızı yıkıyoruz. Neyse telefonumdaki fotoğraflara bakıyordum biraz önce , arkadaşımın kahkaha atarken bir fotoğrafını çekmişim , gülmekten helak oldum . Kızın resmen küçük dilini gördüm ya :D


*otobüsten indim , beni uzun bi süredir takip ettiğini düşündüğüm kişinin arkamdan geldiğini farkettim . Hava kararmıştı birden , saate baktım gece 4. Etraftaki kalabalık yok olmuştu . Çok geç kalmışım diye koşturdum . Karanlık beni izliyor gibiydi . Sokağa girdim adam peşimdeydi hala. Sokaktaki tüm evlerde lamba yanıyordu saate rağmen bizimki hariç . Kapıya hızla vurdum/adam yaklaşıyordu/bu bi rüya diye bağırmaya başladım/ adam yok olmuş gibiydi ama karanlık hala peşimdeydi / kapıyı tekmelemeye başladım / sonunda kapı açıldı ve içeri girdim. Uyandım.


*Bunların hepsi bi kaç ay önceydi.

Bazen hissediyorum boğazımdaki elleri , var gücüyle sıkıyorlar. Kaçmıyım , nefes almıyım diye.



Staj dolayısıyla çok pis kaynaştım insanlarla be .
'Bizim kızımız ameliyathanede hep , ameliyatlara giriyor . '


Suyuma çok güveniyodumm ' diyen teyzeyi özledim bide.

Şimdi benim röntgenimi çek diyoruz , röntgen bunu bulan adamın adı niye benim Selahattinimi çek demiyoruz peki ? Saygılar Trafik dersinde Biyoloji işleyen adama .


'Piedra Irmağı'nın Kıyısında Oturdum Ağladım ' , yok canıım onun adı öyle değildir bu bildiğin İndim Dereye Taş Bulamadım gibi bişey :D


O değil de küçük Osman öleydi iyidi ya , boğuluvereydi keşke . Her sahnede kenardan köşeden çıkan o şebelek surattan nefret ediyorum . Canilik falan değil bu aralar feci şekilde çocuk seviyorum ama sevimli oldukları sürece.


Eğer benim gibi yön algınız gelişmemişse kesinlikle her bindiğiniz toplu taşıma aracında gittiğiniz yeri sormalısınız , yok yani hem yol parası hem de akılsız başın cezasını çeken ayaklar sorun oluyor :D



O fizydeki o ağızlar ne ya , açın lan şu siteyi başlatmayın telifinize . Harcanıyorum abuk subuk sitelerde iki şarkı dinlicem diye .



Çok sıkılıyorum tatilden olsa gerek anneme kalsa al eline dantelini diyor , of kusucam artık lanet olsun diyorum ben de :D


Çarli ve Çikolata Fabrikasında oynayan bi velet vardı hani hatırlıyor musunuz çocuk acayip Merlin e benziyor yea . En başta o velet büyüdü sandım ama ı ıh o değilmiş.

Ordaki ejderha sanki kuscak gibi Mörlin demiyor mu , yoksa bana mı öyle geliyor ?

28 Ağustos 2010 Cumartesi

Uykusuz gece blogu / Bir gece ansızın

Bi şişe su , yıkanmayı bekleyen bi tabak , not defteri . İlham gelmesi için daha çok beklemem gerekiyor elimdekilerle. Başlamak iyidir .

Beleş mezar bulsa girebilecek halkıma beleş blogumu sunuyorum :D Gir , pişman olursan tek kişilik müessesemiz hiçbir sorumluluk kabul etmeyecektir.

Kısıtlanıyorum , bana çok yükleniyorlar .
Birileri hiç utanmadan penceresinden balkonundan bizi izliyor olabilir (!) Bende hiç utanmadan , arka balkonda yatıp arka komşumuzun çocuğuyla ilişkisini izliyorum . Evet büyük bir nefret unsuru benim için çocuklar ama sevimli velet be !


Birilerinin bu beyaz bebeklere bakması gerekiyor ! -Wanda Sykes- Lanet zenci ya , bayılıyorum bu kadına . Günlük hayatımdan bahsederken hem o kadar doğal hemde bi o kadar komik olmak isterdim . -Hatta bi kısmınızı sandalyelerinden intihara zorlayacak kadar- Ama zenci olup çocuklarının beyaz olması kadar da can sıkıcı bi his olduğunu düşünmüyorum, o kadar zenci varken kendini gidip Fransız bi adama dölletmesi de ilginç . Son olarak ırkçı değilim .

Hayvanları çok severim evet , onları katledenler daima karşısında beni bulacaktır.

Ben geçen gün -canlı- sinek yuttum :] Kısmen katletmiş sayılmam :D

Mübarek ramazan ayında alarmı çiftetelli olan anneme ve oyun havası çalan ramazan davulcusu amcaya selamlarımı yolluyorum-helal , dün gece kalkıp oynayasım geldi vallahi- .


-Anne ben eskiz yaptım.-

İgnliiz biilm adlmaarı bmuluş omlalı , hyreat İvsirçe leilr bnuu nısal kçıramış İlk ve son hrfaelri anyı olnuca kileemelr onukabliirimş, adaraki hrflaerin sramlaıası hiç öemnli dğleimiş -evet o geyik- . Bnulraı yzaana kaadr gtöüm çtkıı .

Mraka klluanamk krmuulraın kilarınara otrak omlkatan bşkaa bişrey dğeil.

Şmesi pşaa psaajnıda ssei bzüşeücielsir- Burası karıştı-


Saçlarımı taramıyorum dolayısıyla bu blogda saç-malamak serbest.
-İsteyen intihar edebilir, bu da serbest-

Tabiat anaya saygılarımı sunuyorum , dün gece bulutların burnunu gördüm . Evet oha bencede , pencere ve perde açık uyumak dışardan dikizlenme sorunu dışında gayet eğlenceli :] Bazen korkutucu olsada.


Hatırlatma amaçlı kısa bi blog oldu.
Küçük kuzenlerim evi darmadağın ederken yazıyorum , anca bu kadar oldu .


Mutlu kalın .

30 Temmuz 2010 Cuma

Rastgele



Ablası böyle değildi de bu küfreder.
Ay'ın ucundan kemirmişler sanki.
Bazı hatunların karşısına geçip tamam anladık memelerin ve g*tün var demek istiyorum.
Bu insanlar g*t deliğini bilmiyor
Çılgınsın Sefer :D
Çıplak kadın camı kapadı .
Dedem genç öldü demi sahi kaç yaşındaydı ? 78.
Haramsa yakıyoruz , helalse içiyoruz.
Hayallerimin arasına sinek kaçmış vızıldayıp duruyor.
Her kapı arkasında bir dedikodu.
Karşı apartmanda kimliği belirsiz beyaz bir cisim var.
Kazandibi.
Neden her girdiğim sitede bir duygusonmez benden önce davranmış oluyor.
Ölmeyivereydi.
Paylaşım sitelerinde en çok tıklanan videolardan annesine replik atan anne.
Rüyalarım iyice coştu , filmde fahişe gördük diye illa yola mı çıkmak gerekiyor. Yok yok bunlar devletin suçu.
Saçlarını taramıyorsun demi ? Hayır .
Sen yolun yolcusuysan minibüs değil eşeğe de binsen olucak olur.
Sıkboğaz etme beni.
Uçan bir yıldız gördüm.


Hayatımda ki başlıkları alt alta okumak.-bir hafta içindeki-

Deli gibi kafa çekip ayakta duramıycak hale gelen bi arkadaşımla konuştum . Neden ya dedim , bu kadar içmenin illaki bi nedeni olmalı (!) Cidden yok Duygu , tek nedeni -içmeye- başlamış olmam ' dedi.
Farkına varıyorum , bazen yaşamamızın tek nedeni doğmuş olmamız . Birşeye başlamış olmamızın tek nedeni ilk adımı çoktan atmış olmamız.

Bu yazıya başlangıç tarihim 30.07, bitiş tarihini de iple çekiyorum aslında ilham gelmeyince olmuyor işte :D


Stardaki programlara ölüyorum tek tek - Reji kanal ismi verdim reklama giriyor mu ?-. Nihat Hatipoğlu'yla ramazandan sonra Ender Saraç'la ramazan , kanal sahipleri 'Siz daha yaratıcı bi fikir bulana kadar en babası bu ! '

Karabiber zihin açar .


Pandalar çoğalıyor'muş. Acıyorum hayvanlara , ulan ağız tadıyla soylarının tükenmesine bile izin vermiyosunuz. Utangaç hayvan n'apsın gidemiyor dişisinin yanına :D


'Kimseden izin beklemedim seni sevmek için ' demiş kadın.


Radyasyonlu çaydan sonra kahve.
Mikrodalga müthiş bi icat ya ! Yemeği ısıtmayı , pişirmeyi boşver -onlar annemin işi- bi bardak su koyup içine sallama çay veya kahve koyunca süper oluyor.
Ama maruz kaldığım radyasyondan korkmaya başladım - neskafe niye köpürür ki mikrodalgada ?- kolaylıkları iyi güzelde , saçlarım dökülmeye başlarsa bozuşuruz.

Az kalsın bizim kedinin saldırısına uğruyordum , anlatmış mıydım ? Yok sanmam. Lanet kedi işte bende çocuklarını sıkıştırıcaktım kenarda ama hayvanlığına veriyorum kedinin , affettim .


Öyle bi an olur ki , sanki ağlayınca bütün sorunların biticek sanırsın . En duygusal ana ulaşır ağırlaşırsın , sırtındaki yükler haddini aşar . En ihtiyacın olduğu zamandır ama ağlayamazsın . Ayaklanır bütün yüklerin içine içine akın ederler , buyur edersin başka şansın yoktur. En iyisi susmaktır belkide, tıkla :]

Laf aramızda sevmek gibisi yok be , hele sevilmek tadından yenmiyor (:


Herkese hayırlı ramazanlar bu arada. Çekilen zorluğa göre sevabı artıyorsa eğer tuttuğumuz şu oruçların fena zarardayım , düşünüyorum acaba sahurda bi avuç tuz mu yesem ? Sabahtan akşama kadar açım bana mısın demiyor ya (!) ne su , ne yemek istiyorum .

İyice komplike rüyalar görmeye başladım , ama rüyada farkındalık evresine ulaştığıma inanıyorum. Hem yönetmeni hemde oyuncusu olduğum kısa film gibi hepsi. Anlatsam roman olur derler ya , hah işte öyle . Ama dinlemek herkese nasip olmaz :]


Ümidimiz murada erecek , sabret.

20 Temmuz 2010 Salı

İkarus

Bütün güzel şeyler yasak 'dedi , bu pis dünya !

tek bir nefesle koca şehri içime çektim ,
eski tahta pencereden kafamı çıkarıp son kez baktım yokluğuna,
irkildim.

İstanbul adamı şiire, şarkıya, aşka, yöneltiyor , havasından mıdır suyundan mıdır bilinmez ama -duygularıyla- yaşanılası.

Kısa süren bir İstanbul gezisinden sonra Bursa'yı bu kadar özleyeceğimi hiç tahmin etmemiştim. Şehre girdiğimizde yerde döşeli- yeşil-beyaz boyalı- parke taşları farkettim , içim huzur doldu :)
Epey sıkılmıştım siyah-beyaz formalı insanlardan . Karnımızı doyurmak için girdiğimiz yerde bile Bursacılık yapıp utanmasak 'O Sene Bu Sene ' yazılı tişörtü olan çocuğun yanına oturacaktık :D

Nasıl bi yer lan orası * dedi arkadaşım Şaypa bile yok mu ? Öyle böyle bi yer değil be !

Mutluluk nedir ki ? Düşündüm düşündüm 29 harfin içine sığdırılacak bi tanım olmadığını farkettim benim için. Tdk şöyle açıklamış;

mutluluk -ğu; Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, mut (I), ongunluk, kut, saadet, bahtiyarlık: “Hele bir de birkaç sünger bulabilse artık mutluluğunun sınırı olmayacaktı.” -Halikarnas Balıkçısı.


''Elinde kağıt kalemiyle oturmuş bir şeyler yazıp çiziyordu , çok belliydi o yazdıklarını asla kimseyle paylaşmayacağı,
Ne kadar duygusuz bir yüzü var 'dedi . Rastalı saçları , şekil hareketleriyle oradaki herkesten farklıydı açıkcası. Ama sanılanın aksine o , küçük bir çocuk sevinsin diye ona dönüp yapıyordu hareketlerini. O gün oradaki çoğu insanın fotoğrafını çekebilmiştik bir tek o jonklör çocuğun elimizde resmi yoktu , hatıralarımızda hiç yer almamıştı.
Napıyor bu adam-şarkı, ilahi (kimliği belirlenemeyen cisim)söylüyor- ? Yahu herif coşmuş bırakın :D
Hayatımda hiç bu kadar karasını görmemiştim (!)'' İnsan İzlenimleri

Balkonumuzda konaklayan son derece yüzsüz bir kedimiz var artık , kaçıp giderken çatıları bile kullanmayacak kadar bizim evli oldu ve artık merdivenleri kullanıyor-inip çıkarken- . wtf- kapayın şu kapıyı-!


*Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur bir anlamı olur belki.


İkarus:İkarus ve bilge babası doğal bir labirente kapatılır.

Babası oğluna kuğu kanatlarını balmumu ile birleştirerek bir çift kanat yapar ve yolu havadan bulmasını ister. Gitmeden önce de onu uyarır ' güneşe fazla yaklaşma , güzelliği seni büyüleyecektir. Fazla yaklaşırsan kanatlarındaki balmumu erir ' . Uçmanın ve güneşin güzelliğine hayran kalan ikarus , güneşe yaklaşır ve balmumu erir.


Çocukluğumun beraber geçtiği bir arkadaşımla aynı ortamda bulundum geçenlerde. Neredeyse 2 yıldır görüşmüyorduk ve elimizdeki imkanlara rağmen konuşmuyorduk. Aslında ben hiç çabalamadım ama o epey umutluydu eski bağımızı kurabileceğimiz konusunda. Kusura bakma , adamlar söylemiş zamanında 'gözden uzak olan gönülden de uzak olur' diye.

Nasıl Türkiye akarsuları henüz denge profiline ulaşmamış(akarsularda taşıma yapılamıyor)sa , bende bisiklet sürebilecek profile ulaşmadım . Tek ayağımın üstünde mutfakta iş yapabiliyorken , çift tekerleğin üstünde gidemiyorum . Bunuda ukde olarak bir yere not etmeli :]

Işığa ulaşmak için bir yol çiz kendine .

Duygu

seni kimse anlamıyor Duygu
yıkandığın su, yürüdüğün yol, omuzunda gezinen melek
şemsiyende sayı saymayı öğrenen yağmur
sarmaşık gibi yüzüne sarılan ayna

seni kimse anlamıyor Duygu
binicisiz atlar, yeleli gece, elini altına soktuğun yastık
hep başkalarının sevdiği şarkıları çalan radyolar
kırmızı şarap gibi alnında gezinen ateş

seni kimse anlamıyor Duygu
denizdeki şişe, şişedeki mektup, mektuptaki söz
tuttuğun günlüğe düşen gölge
kuruttuğun çiçeklerden uçup giden koku

seni kimse anlamıyor Duygu
kırılan bardak, taşan süt, eteğine sıçrayan çamur
yorgunlukta başını dayadığın omuz
rüzgarın getirip pencerenin önüne bıraktığı kuştüyü

seni kimse anlamıyor Duygu
yıldırım aşkları, boşanma davaları, evine dönen yolcu
aşkını Portofino mu Mortofino mu,
neyse işte öyle bir yerlerde bulduğunu şarkısında anlatan adam
ve mırıldanan
yalnızca mırıldanan kalabalıklar kentin iç organlarında

seni kimse anlamıyor Duygu
yaşını başını aldığı halde neden teyze olmadığını
kimsenin bilmediği Güzin Abla
bilginin kurutulacak bir çamaşır olduğunu sanan okul
bir terliksi hayvan olduğunu
ve tek hücreli canlılar gibi bölünerek çoğaldığını düşünen devlet

seni kimse anlamıyor Duygu
ayın arkada kalan karanlık yüzü
aşkın sana bakan yaralı yüzü
ve kayarlarken dilek tuttuğun yıldızlar

'Birisi çıkıp
yalnızca
beni ben
olduğum için
sevsin
Tanrım!
Ama
geç olmadan,
olur mu?'
_____________________________________________________________________

Zeka Küpü

Evden uzaklaşmak iyi gelir demiştim ama dönünce yaşadığın şeylerin asla değişmeyeceğini farkedince gitmekte saçma geliyor. Evdeyim evet gene nefes almamı engelleyecek faaliyetler var burda.
Dyg: ee baba ben yokken bi hafta bilgisayarın başından kalkmamışsındır herhalde,
Baba: yoo ben sen olunca oturuyorum oraya.
Olurda bu kadar inadına olmaz be kardeşim.

Eve dönüşte yanımda rubik küpü ve tatilde okuyabileceğim dört kitapla geldim , okuryazarlık oranımı yazın artıracağıma eminim.

İletişim araçlarından uzak kaldığım 5 gün boyunca bana ulaşan arkadaşlarım yüzümde güller açtırdılar sağolsunlar. Mutluluğun sırrını bile öğrendim hatta sizinlede paylaşıcam.
Gelen kutusu: 1. Anlatıyorum oturuyosun demi tek kalçanı hafif kaldır sağa doğru 60 derece yap ve ohh mutluluğun sırrı. -Anlayana alkış :)- Önemli olan mesajın içeriği değil hatırlanmaktı belkide 'özlenmek.
2. Yaşamak - emin olmamak-

Geçenlerde konusu geçmişti , ben kimseyi özlemem demiştim . Aslına bakarsak genede özlememiştim kimseyi , bana sarılıp gözleri dolan o bedenleri . Tek özlediğim özlenmekti belkide , özlenme ihtiyacı. Sırf o yüzden uzaklaşmak istemiştim.

Rubik kübü çözmek harbi zormuş , eniştemle tepkimiz şuydu ' ee biz gerizekalı mıyız yani ?' Şimdilik içimi ferah tutuyorum zaman göstericek :D

Bunlarda duygu kuralları ;
Felsefem: Kimliğini deşifre etme , arkadan geliyorlar.
Hayat:Gülmek , inadına daha çok gülmek.
Çocukluk:Önce büyümem gerek.
Güneş:Ay'a baksan aşk der , bana kalsa yaşamak.
Gözler: İçindeki gülümsemeyle güzel.
Yıldızlar: Korku. Belkide yıldızların kararsızlığından korkuyorum- Gözlerini kapamak-.
Güzellik: Cisim değil isim.
Sevgi: Birlikte mutlu olmak , gözlerindeki o gülümseme.
Aşk: Kabullenmektir bile bile.
Müzik: 2 yıl önceydi sanırım telefonum çaldı , açtım dinle dedi.Kendi sesinden şarkıyı söyledi gitar çalarak. ' Rüzgarlığı anlat bana senin gibi esmeliyim , bana esmeyi anlat bana sevmeyi anlat..' Sevgidir müzik.
Dost: Aslında dostluklarda kardanadam gibidir eriyecekleri bile bile inşa edilir. Kapım neden hiç çalmıyor ? Fotoğraflardaki insanlar hatırlıyorlar mı beni (?), bunların yüzleri çok tanıdık.
Para: Yiyin için , gezin eğlenin bugün herşey benim düş kumbaramdan.
Zaman: Kıymetini bilmeyene saniyeler bile kısa gelir.
Kadınlar: Ah dostum şu kadınlar diye başlayan yüzlerce cümle kurabilirim ama her seferinde ucu bana dokunuyor.
Savaş: Zaferlerini bağışlayacak birileri oldukça farzdır.
Ağlamak:Karışıklık. Kahkahalarla güldükten sonrada ulaşılmaz mı bu mertebeye ?
Deniz: Hava yada su , farkeder mi ? Uçmak.
Ayna: Kadın; bu sizi olduğunuzdan daha kilolu gösterir.
2. kadın; diğerine geçiyim o zaman.
Dyg:aa ben buna bakıyım o zaman... Ama hala zayıfım.
Beyaz yalanlar söyler ama bazen onun bile elinden gelmez insanları gerçeklerden uzaklaştırmak. Her ne olursa olsun yaşamayı gerektirir.
Hayal: Zihnimizde ki konuşma balonlarını şişiren bi palyaço düşün , ölümüne en çokta ben üzülürdüm ama nefesi kesilene kadarda bırakmazdım düşünmeyi , vazgeçmezdim düşlerimden.

Şimdiden söyliyim o lanet küpü çözemezsem , sahtekarlığa yönelicem ( buldum bile rubik küpü çözme programlarını ama ilgilenmiyorum henüz).

İyimserlik aklıma ehliyet sınavına çalışan ablamı getirdi bi anda olsa .
* Bunuda çözünce kaç test kalıyor ? ııı Bisürü , iyiymiş.

İçimdeki çocuk sevgisi ;
Dyg: Sümüklü mendilimi yiyosun mal. Salya bulaştırdın gerizekalı !
Çocuk:tütü - tükürme ifadesi-
Dyg: Temizdi o ben burnumu silerken , sen ağzına sokunca pislendi yaa. ( Mendil direk çöpe )


Bitti ! ''Aşk hiç biter mi ?'' yazıyor kitabın sonunda.

Pembe

Birgün daha biter ; geride bıraktıklarıyla , sevenleriyle , üzenleriyle ..
Hiç değilde en çok yanında olması gerekenler , o özlediklerin - gülüşüne sevinip ağlayışıyla yerin dibine girdiklerin- yoksa bir tarafın eksik oluyor. Kabul be kardeşim özledim.

Sen üzülüyorsun bak , peki neden ? 'mış gibi yapmanada birşey demiyorum ama benim canımı yakma lütfen.

Metro Günlükleri

Karanlık ve soğuk -birlikte- , asitli içeceklerin boğazında yarattığı yanma hissi ve metroda yerin dibine girmek evet bu üçlüden korkuyorum.
Bugün metroya binmek zorunda kaldım (!)
Organize sanayiye giden bir metro yaklaştı şoför koltuğunda uzun sarı saçlı bir bayan oturuyordu gayet hoşumuza gitti. ( Burda da trafiği karıştırıyorlar mı diye düşünmedim değil :)) Güç bela bindik metroya ama uzun bi yolculuk bizi bekliyordu ve sarışın ablamız utanmasa drift yapmaya kadar götürücekti şu metro sürme işini . Hepsi bir yana can sıkıcı olan şeyde şu ; 4. katta çekmeyen şebeke yerin dibinde çekiyordu , Of turkcell .

Ufak ama epey kilolu, pembe kombineli kıyafetiyle karşıma bir ufaklık oturdu . (Kendi ufaklığımla bu yüzden hep iftahar etmişimdir , pembe giymezdim .) Ufak kız büyümenin doğuracağı sonuçları minicik aklıyla düşünmeye çalışırken bir yandan saçlarıma , kıyafetime , ayakkabılarıma ve çantama göz gezdiriyordu. Önce ilgimi çekmemişti ama sonradan gözgöze gelmeler çoğaldı ve annesi lafa girdi 'merak etme ablana küçük gelince sana verir o ayakkabıları ' dedi. Gülümsedim , bizden bi önceki durakta inerkende el salladım arkasından :)

Bazı kişiler vardır adını yaşını bilmediğiniz halde hakkında çok şey bildiğimiz. Hep minibüsle geçtiğiniz caddedeki sakallarını kestiren adamı , telefonla konuşmasına şahit olduğunuz bi bayanı(..) hepiniz hatırlıyor olmalısınız. Onlardan biri metrodaydı . Çalıştığı yeri , oturduğu mahalleyi , telefondaki kişiye bahsettiği her yeri bildiğim . Oda beni tanımış olmalı çok kez gözgöze geldik.

Kimse için değişme , sana son sözüm bu olucak giderken. Kimseyede güvenme en çokta (....) Güldüğün her anı bir köşeye kaydet , ilerde tek tek açıp baktığında yaptığın saçmalıklara tekrar şahit olabil diye.


Güneş doğsun , severim güneşi. Yalnız biz uyurken yataklarımızda, yeni umutlar diksin geceye ama biz uyanana kadar yeşersin hepsi. Gerçek mutluluklara uyanalım sevdiklerimizle.