28 Ağustos 2010 Cumartesi

Uykusuz gece blogu / Bir gece ansızın

Bi şişe su , yıkanmayı bekleyen bi tabak , not defteri . İlham gelmesi için daha çok beklemem gerekiyor elimdekilerle. Başlamak iyidir .

Beleş mezar bulsa girebilecek halkıma beleş blogumu sunuyorum :D Gir , pişman olursan tek kişilik müessesemiz hiçbir sorumluluk kabul etmeyecektir.

Kısıtlanıyorum , bana çok yükleniyorlar .
Birileri hiç utanmadan penceresinden balkonundan bizi izliyor olabilir (!) Bende hiç utanmadan , arka balkonda yatıp arka komşumuzun çocuğuyla ilişkisini izliyorum . Evet büyük bir nefret unsuru benim için çocuklar ama sevimli velet be !


Birilerinin bu beyaz bebeklere bakması gerekiyor ! -Wanda Sykes- Lanet zenci ya , bayılıyorum bu kadına . Günlük hayatımdan bahsederken hem o kadar doğal hemde bi o kadar komik olmak isterdim . -Hatta bi kısmınızı sandalyelerinden intihara zorlayacak kadar- Ama zenci olup çocuklarının beyaz olması kadar da can sıkıcı bi his olduğunu düşünmüyorum, o kadar zenci varken kendini gidip Fransız bi adama dölletmesi de ilginç . Son olarak ırkçı değilim .

Hayvanları çok severim evet , onları katledenler daima karşısında beni bulacaktır.

Ben geçen gün -canlı- sinek yuttum :] Kısmen katletmiş sayılmam :D

Mübarek ramazan ayında alarmı çiftetelli olan anneme ve oyun havası çalan ramazan davulcusu amcaya selamlarımı yolluyorum-helal , dün gece kalkıp oynayasım geldi vallahi- .


-Anne ben eskiz yaptım.-

İgnliiz biilm adlmaarı bmuluş omlalı , hyreat İvsirçe leilr bnuu nısal kçıramış İlk ve son hrfaelri anyı olnuca kileemelr onukabliirimş, adaraki hrflaerin sramlaıası hiç öemnli dğleimiş -evet o geyik- . Bnulraı yzaana kaadr gtöüm çtkıı .

Mraka klluanamk krmuulraın kilarınara otrak omlkatan bşkaa bişrey dğeil.

Şmesi pşaa psaajnıda ssei bzüşeücielsir- Burası karıştı-


Saçlarımı taramıyorum dolayısıyla bu blogda saç-malamak serbest.
-İsteyen intihar edebilir, bu da serbest-

Tabiat anaya saygılarımı sunuyorum , dün gece bulutların burnunu gördüm . Evet oha bencede , pencere ve perde açık uyumak dışardan dikizlenme sorunu dışında gayet eğlenceli :] Bazen korkutucu olsada.


Hatırlatma amaçlı kısa bi blog oldu.
Küçük kuzenlerim evi darmadağın ederken yazıyorum , anca bu kadar oldu .


Mutlu kalın .

30 Temmuz 2010 Cuma

Rastgele



Ablası böyle değildi de bu küfreder.
Ay'ın ucundan kemirmişler sanki.
Bazı hatunların karşısına geçip tamam anladık memelerin ve g*tün var demek istiyorum.
Bu insanlar g*t deliğini bilmiyor
Çılgınsın Sefer :D
Çıplak kadın camı kapadı .
Dedem genç öldü demi sahi kaç yaşındaydı ? 78.
Haramsa yakıyoruz , helalse içiyoruz.
Hayallerimin arasına sinek kaçmış vızıldayıp duruyor.
Her kapı arkasında bir dedikodu.
Karşı apartmanda kimliği belirsiz beyaz bir cisim var.
Kazandibi.
Neden her girdiğim sitede bir duygusonmez benden önce davranmış oluyor.
Ölmeyivereydi.
Paylaşım sitelerinde en çok tıklanan videolardan annesine replik atan anne.
Rüyalarım iyice coştu , filmde fahişe gördük diye illa yola mı çıkmak gerekiyor. Yok yok bunlar devletin suçu.
Saçlarını taramıyorsun demi ? Hayır .
Sen yolun yolcusuysan minibüs değil eşeğe de binsen olucak olur.
Sıkboğaz etme beni.
Uçan bir yıldız gördüm.


Hayatımda ki başlıkları alt alta okumak.-bir hafta içindeki-

Deli gibi kafa çekip ayakta duramıycak hale gelen bi arkadaşımla konuştum . Neden ya dedim , bu kadar içmenin illaki bi nedeni olmalı (!) Cidden yok Duygu , tek nedeni -içmeye- başlamış olmam ' dedi.
Farkına varıyorum , bazen yaşamamızın tek nedeni doğmuş olmamız . Birşeye başlamış olmamızın tek nedeni ilk adımı çoktan atmış olmamız.

Bu yazıya başlangıç tarihim 30.07, bitiş tarihini de iple çekiyorum aslında ilham gelmeyince olmuyor işte :D


Stardaki programlara ölüyorum tek tek - Reji kanal ismi verdim reklama giriyor mu ?-. Nihat Hatipoğlu'yla ramazandan sonra Ender Saraç'la ramazan , kanal sahipleri 'Siz daha yaratıcı bi fikir bulana kadar en babası bu ! '

Karabiber zihin açar .


Pandalar çoğalıyor'muş. Acıyorum hayvanlara , ulan ağız tadıyla soylarının tükenmesine bile izin vermiyosunuz. Utangaç hayvan n'apsın gidemiyor dişisinin yanına :D


'Kimseden izin beklemedim seni sevmek için ' demiş kadın.


Radyasyonlu çaydan sonra kahve.
Mikrodalga müthiş bi icat ya ! Yemeği ısıtmayı , pişirmeyi boşver -onlar annemin işi- bi bardak su koyup içine sallama çay veya kahve koyunca süper oluyor.
Ama maruz kaldığım radyasyondan korkmaya başladım - neskafe niye köpürür ki mikrodalgada ?- kolaylıkları iyi güzelde , saçlarım dökülmeye başlarsa bozuşuruz.

Az kalsın bizim kedinin saldırısına uğruyordum , anlatmış mıydım ? Yok sanmam. Lanet kedi işte bende çocuklarını sıkıştırıcaktım kenarda ama hayvanlığına veriyorum kedinin , affettim .


Öyle bi an olur ki , sanki ağlayınca bütün sorunların biticek sanırsın . En duygusal ana ulaşır ağırlaşırsın , sırtındaki yükler haddini aşar . En ihtiyacın olduğu zamandır ama ağlayamazsın . Ayaklanır bütün yüklerin içine içine akın ederler , buyur edersin başka şansın yoktur. En iyisi susmaktır belkide, tıkla :]

Laf aramızda sevmek gibisi yok be , hele sevilmek tadından yenmiyor (:


Herkese hayırlı ramazanlar bu arada. Çekilen zorluğa göre sevabı artıyorsa eğer tuttuğumuz şu oruçların fena zarardayım , düşünüyorum acaba sahurda bi avuç tuz mu yesem ? Sabahtan akşama kadar açım bana mısın demiyor ya (!) ne su , ne yemek istiyorum .

İyice komplike rüyalar görmeye başladım , ama rüyada farkındalık evresine ulaştığıma inanıyorum. Hem yönetmeni hemde oyuncusu olduğum kısa film gibi hepsi. Anlatsam roman olur derler ya , hah işte öyle . Ama dinlemek herkese nasip olmaz :]


Ümidimiz murada erecek , sabret.

20 Temmuz 2010 Salı

İkarus

Bütün güzel şeyler yasak 'dedi , bu pis dünya !

tek bir nefesle koca şehri içime çektim ,
eski tahta pencereden kafamı çıkarıp son kez baktım yokluğuna,
irkildim.

İstanbul adamı şiire, şarkıya, aşka, yöneltiyor , havasından mıdır suyundan mıdır bilinmez ama -duygularıyla- yaşanılası.

Kısa süren bir İstanbul gezisinden sonra Bursa'yı bu kadar özleyeceğimi hiç tahmin etmemiştim. Şehre girdiğimizde yerde döşeli- yeşil-beyaz boyalı- parke taşları farkettim , içim huzur doldu :)
Epey sıkılmıştım siyah-beyaz formalı insanlardan . Karnımızı doyurmak için girdiğimiz yerde bile Bursacılık yapıp utanmasak 'O Sene Bu Sene ' yazılı tişörtü olan çocuğun yanına oturacaktık :D

Nasıl bi yer lan orası * dedi arkadaşım Şaypa bile yok mu ? Öyle böyle bi yer değil be !

Mutluluk nedir ki ? Düşündüm düşündüm 29 harfin içine sığdırılacak bi tanım olmadığını farkettim benim için. Tdk şöyle açıklamış;

mutluluk -ğu; Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, mut (I), ongunluk, kut, saadet, bahtiyarlık: “Hele bir de birkaç sünger bulabilse artık mutluluğunun sınırı olmayacaktı.” -Halikarnas Balıkçısı.


''Elinde kağıt kalemiyle oturmuş bir şeyler yazıp çiziyordu , çok belliydi o yazdıklarını asla kimseyle paylaşmayacağı,
Ne kadar duygusuz bir yüzü var 'dedi . Rastalı saçları , şekil hareketleriyle oradaki herkesten farklıydı açıkcası. Ama sanılanın aksine o , küçük bir çocuk sevinsin diye ona dönüp yapıyordu hareketlerini. O gün oradaki çoğu insanın fotoğrafını çekebilmiştik bir tek o jonklör çocuğun elimizde resmi yoktu , hatıralarımızda hiç yer almamıştı.
Napıyor bu adam-şarkı, ilahi (kimliği belirlenemeyen cisim)söylüyor- ? Yahu herif coşmuş bırakın :D
Hayatımda hiç bu kadar karasını görmemiştim (!)'' İnsan İzlenimleri

Balkonumuzda konaklayan son derece yüzsüz bir kedimiz var artık , kaçıp giderken çatıları bile kullanmayacak kadar bizim evli oldu ve artık merdivenleri kullanıyor-inip çıkarken- . wtf- kapayın şu kapıyı-!


*Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur bir anlamı olur belki.


İkarus:İkarus ve bilge babası doğal bir labirente kapatılır.

Babası oğluna kuğu kanatlarını balmumu ile birleştirerek bir çift kanat yapar ve yolu havadan bulmasını ister. Gitmeden önce de onu uyarır ' güneşe fazla yaklaşma , güzelliği seni büyüleyecektir. Fazla yaklaşırsan kanatlarındaki balmumu erir ' . Uçmanın ve güneşin güzelliğine hayran kalan ikarus , güneşe yaklaşır ve balmumu erir.


Çocukluğumun beraber geçtiği bir arkadaşımla aynı ortamda bulundum geçenlerde. Neredeyse 2 yıldır görüşmüyorduk ve elimizdeki imkanlara rağmen konuşmuyorduk. Aslında ben hiç çabalamadım ama o epey umutluydu eski bağımızı kurabileceğimiz konusunda. Kusura bakma , adamlar söylemiş zamanında 'gözden uzak olan gönülden de uzak olur' diye.

Nasıl Türkiye akarsuları henüz denge profiline ulaşmamış(akarsularda taşıma yapılamıyor)sa , bende bisiklet sürebilecek profile ulaşmadım . Tek ayağımın üstünde mutfakta iş yapabiliyorken , çift tekerleğin üstünde gidemiyorum . Bunuda ukde olarak bir yere not etmeli :]

Işığa ulaşmak için bir yol çiz kendine .

Duygu

seni kimse anlamıyor Duygu
yıkandığın su, yürüdüğün yol, omuzunda gezinen melek
şemsiyende sayı saymayı öğrenen yağmur
sarmaşık gibi yüzüne sarılan ayna

seni kimse anlamıyor Duygu
binicisiz atlar, yeleli gece, elini altına soktuğun yastık
hep başkalarının sevdiği şarkıları çalan radyolar
kırmızı şarap gibi alnında gezinen ateş

seni kimse anlamıyor Duygu
denizdeki şişe, şişedeki mektup, mektuptaki söz
tuttuğun günlüğe düşen gölge
kuruttuğun çiçeklerden uçup giden koku

seni kimse anlamıyor Duygu
kırılan bardak, taşan süt, eteğine sıçrayan çamur
yorgunlukta başını dayadığın omuz
rüzgarın getirip pencerenin önüne bıraktığı kuştüyü

seni kimse anlamıyor Duygu
yıldırım aşkları, boşanma davaları, evine dönen yolcu
aşkını Portofino mu Mortofino mu,
neyse işte öyle bir yerlerde bulduğunu şarkısında anlatan adam
ve mırıldanan
yalnızca mırıldanan kalabalıklar kentin iç organlarında

seni kimse anlamıyor Duygu
yaşını başını aldığı halde neden teyze olmadığını
kimsenin bilmediği Güzin Abla
bilginin kurutulacak bir çamaşır olduğunu sanan okul
bir terliksi hayvan olduğunu
ve tek hücreli canlılar gibi bölünerek çoğaldığını düşünen devlet

seni kimse anlamıyor Duygu
ayın arkada kalan karanlık yüzü
aşkın sana bakan yaralı yüzü
ve kayarlarken dilek tuttuğun yıldızlar

'Birisi çıkıp
yalnızca
beni ben
olduğum için
sevsin
Tanrım!
Ama
geç olmadan,
olur mu?'
_____________________________________________________________________

Zeka Küpü

Evden uzaklaşmak iyi gelir demiştim ama dönünce yaşadığın şeylerin asla değişmeyeceğini farkedince gitmekte saçma geliyor. Evdeyim evet gene nefes almamı engelleyecek faaliyetler var burda.
Dyg: ee baba ben yokken bi hafta bilgisayarın başından kalkmamışsındır herhalde,
Baba: yoo ben sen olunca oturuyorum oraya.
Olurda bu kadar inadına olmaz be kardeşim.

Eve dönüşte yanımda rubik küpü ve tatilde okuyabileceğim dört kitapla geldim , okuryazarlık oranımı yazın artıracağıma eminim.

İletişim araçlarından uzak kaldığım 5 gün boyunca bana ulaşan arkadaşlarım yüzümde güller açtırdılar sağolsunlar. Mutluluğun sırrını bile öğrendim hatta sizinlede paylaşıcam.
Gelen kutusu: 1. Anlatıyorum oturuyosun demi tek kalçanı hafif kaldır sağa doğru 60 derece yap ve ohh mutluluğun sırrı. -Anlayana alkış :)- Önemli olan mesajın içeriği değil hatırlanmaktı belkide 'özlenmek.
2. Yaşamak - emin olmamak-

Geçenlerde konusu geçmişti , ben kimseyi özlemem demiştim . Aslına bakarsak genede özlememiştim kimseyi , bana sarılıp gözleri dolan o bedenleri . Tek özlediğim özlenmekti belkide , özlenme ihtiyacı. Sırf o yüzden uzaklaşmak istemiştim.

Rubik kübü çözmek harbi zormuş , eniştemle tepkimiz şuydu ' ee biz gerizekalı mıyız yani ?' Şimdilik içimi ferah tutuyorum zaman göstericek :D

Bunlarda duygu kuralları ;
Felsefem: Kimliğini deşifre etme , arkadan geliyorlar.
Hayat:Gülmek , inadına daha çok gülmek.
Çocukluk:Önce büyümem gerek.
Güneş:Ay'a baksan aşk der , bana kalsa yaşamak.
Gözler: İçindeki gülümsemeyle güzel.
Yıldızlar: Korku. Belkide yıldızların kararsızlığından korkuyorum- Gözlerini kapamak-.
Güzellik: Cisim değil isim.
Sevgi: Birlikte mutlu olmak , gözlerindeki o gülümseme.
Aşk: Kabullenmektir bile bile.
Müzik: 2 yıl önceydi sanırım telefonum çaldı , açtım dinle dedi.Kendi sesinden şarkıyı söyledi gitar çalarak. ' Rüzgarlığı anlat bana senin gibi esmeliyim , bana esmeyi anlat bana sevmeyi anlat..' Sevgidir müzik.
Dost: Aslında dostluklarda kardanadam gibidir eriyecekleri bile bile inşa edilir. Kapım neden hiç çalmıyor ? Fotoğraflardaki insanlar hatırlıyorlar mı beni (?), bunların yüzleri çok tanıdık.
Para: Yiyin için , gezin eğlenin bugün herşey benim düş kumbaramdan.
Zaman: Kıymetini bilmeyene saniyeler bile kısa gelir.
Kadınlar: Ah dostum şu kadınlar diye başlayan yüzlerce cümle kurabilirim ama her seferinde ucu bana dokunuyor.
Savaş: Zaferlerini bağışlayacak birileri oldukça farzdır.
Ağlamak:Karışıklık. Kahkahalarla güldükten sonrada ulaşılmaz mı bu mertebeye ?
Deniz: Hava yada su , farkeder mi ? Uçmak.
Ayna: Kadın; bu sizi olduğunuzdan daha kilolu gösterir.
2. kadın; diğerine geçiyim o zaman.
Dyg:aa ben buna bakıyım o zaman... Ama hala zayıfım.
Beyaz yalanlar söyler ama bazen onun bile elinden gelmez insanları gerçeklerden uzaklaştırmak. Her ne olursa olsun yaşamayı gerektirir.
Hayal: Zihnimizde ki konuşma balonlarını şişiren bi palyaço düşün , ölümüne en çokta ben üzülürdüm ama nefesi kesilene kadarda bırakmazdım düşünmeyi , vazgeçmezdim düşlerimden.

Şimdiden söyliyim o lanet küpü çözemezsem , sahtekarlığa yönelicem ( buldum bile rubik küpü çözme programlarını ama ilgilenmiyorum henüz).

İyimserlik aklıma ehliyet sınavına çalışan ablamı getirdi bi anda olsa .
* Bunuda çözünce kaç test kalıyor ? ııı Bisürü , iyiymiş.

İçimdeki çocuk sevgisi ;
Dyg: Sümüklü mendilimi yiyosun mal. Salya bulaştırdın gerizekalı !
Çocuk:tütü - tükürme ifadesi-
Dyg: Temizdi o ben burnumu silerken , sen ağzına sokunca pislendi yaa. ( Mendil direk çöpe )


Bitti ! ''Aşk hiç biter mi ?'' yazıyor kitabın sonunda.

Pembe

Birgün daha biter ; geride bıraktıklarıyla , sevenleriyle , üzenleriyle ..
Hiç değilde en çok yanında olması gerekenler , o özlediklerin - gülüşüne sevinip ağlayışıyla yerin dibine girdiklerin- yoksa bir tarafın eksik oluyor. Kabul be kardeşim özledim.

Sen üzülüyorsun bak , peki neden ? 'mış gibi yapmanada birşey demiyorum ama benim canımı yakma lütfen.

Metro Günlükleri

Karanlık ve soğuk -birlikte- , asitli içeceklerin boğazında yarattığı yanma hissi ve metroda yerin dibine girmek evet bu üçlüden korkuyorum.
Bugün metroya binmek zorunda kaldım (!)
Organize sanayiye giden bir metro yaklaştı şoför koltuğunda uzun sarı saçlı bir bayan oturuyordu gayet hoşumuza gitti. ( Burda da trafiği karıştırıyorlar mı diye düşünmedim değil :)) Güç bela bindik metroya ama uzun bi yolculuk bizi bekliyordu ve sarışın ablamız utanmasa drift yapmaya kadar götürücekti şu metro sürme işini . Hepsi bir yana can sıkıcı olan şeyde şu ; 4. katta çekmeyen şebeke yerin dibinde çekiyordu , Of turkcell .

Ufak ama epey kilolu, pembe kombineli kıyafetiyle karşıma bir ufaklık oturdu . (Kendi ufaklığımla bu yüzden hep iftahar etmişimdir , pembe giymezdim .) Ufak kız büyümenin doğuracağı sonuçları minicik aklıyla düşünmeye çalışırken bir yandan saçlarıma , kıyafetime , ayakkabılarıma ve çantama göz gezdiriyordu. Önce ilgimi çekmemişti ama sonradan gözgöze gelmeler çoğaldı ve annesi lafa girdi 'merak etme ablana küçük gelince sana verir o ayakkabıları ' dedi. Gülümsedim , bizden bi önceki durakta inerkende el salladım arkasından :)

Bazı kişiler vardır adını yaşını bilmediğiniz halde hakkında çok şey bildiğimiz. Hep minibüsle geçtiğiniz caddedeki sakallarını kestiren adamı , telefonla konuşmasına şahit olduğunuz bi bayanı(..) hepiniz hatırlıyor olmalısınız. Onlardan biri metrodaydı . Çalıştığı yeri , oturduğu mahalleyi , telefondaki kişiye bahsettiği her yeri bildiğim . Oda beni tanımış olmalı çok kez gözgöze geldik.

Kimse için değişme , sana son sözüm bu olucak giderken. Kimseyede güvenme en çokta (....) Güldüğün her anı bir köşeye kaydet , ilerde tek tek açıp baktığında yaptığın saçmalıklara tekrar şahit olabil diye.


Güneş doğsun , severim güneşi. Yalnız biz uyurken yataklarımızda, yeni umutlar diksin geceye ama biz uyanana kadar yeşersin hepsi. Gerçek mutluluklara uyanalım sevdiklerimizle.

Hoşça kal

Yaklaşan gecenin bana tek kattığı sabahları bastırabildiğim yalnızlıkların en ağır hissedilen acısı. Uykum yok , açıkcası gelmesinden korkuyor gibiyim. Uyku demek tek başıma o soğuk -herkesden, seslerden uzak- odaya çekilmek.
Saklamıyorum artık kimsesizliğimi , hiç hoşnut olmadığım bi duruma dönüşmeye başladı iyice. Kapı çalıyor koşarak gidiyorum her seferinde çocuklar gibi şen oluyorum hatırlandığımı farkedince . çok geçmiyor tekdüze hayatıma geri dönmem o sevimsiz çocuklar oluyor yine huzurumu kaçıran.

Birilerini yanından kovmak defetmek yapabiliceğin en kolay şey hele bide zevk alıyorsan karşındakileri üzmekten. Ve lanet olsun öyle bir zaman geliyor ki gelsinler diyosun ağlatsınlar belki ama gelsinler.

Çok istiyorum ulan beni hiç özlemediniz mi demeyi . Aklımda senaryolar kuruyorum ama hala uslanmamış bi zihnim var eğer özledik be derlerse defolun başımdan artık umrumda değilsiniz diyorum her seferinde, demek istiyorum.

Yanımda bi kız geçti sigara sigara sigara istiyorum dedi. Ondan tiksindiğimi anlaması için en kötü halimle baktım ona ve kendi kendime ne kadar mükemmelim dedim . Sonra o kadarda değilsin aslında dedim (aslına bakarsanız bi karara varamadım).

*Aşırı ve abartılı bir özgüven görülür. Kişi kendini, her şeye gücü yeten, her sorunu çözebilecek, giriştiği her işin üstesinden rahatlıkla gelebilecek bir durumda algılar.
Hastada sanrı ve varsanrı, ani saldırganlık ve ani hakaret gözlemlenebilir.
Hastalar genelde uzun yıllar depresif bozukluk teşhisleri alabilir teşhis için hasta yakınlarını dinlemek daha dogrudur keza hasta kendi gerçek durumunun farkında olmayabilir ya da tersi hasta olarak tanımlanmamak korkusuyla hastalığını saklama ya da hekimi yanıltmaya çalışabilir.
Hobilerine ve kabiliyetlerine bağlı olarak manik dönemde fazlasıyla üretken olurlar.
Manik ataklar sırasında kişi, son derece yaşam dolu, neşeli, canlı, mutluluktan uçan bir insan görünümü verir. Bununla birlikte aşırı tutumlar sonucu davranışlar, aile sosyal ve iş yaşantısı bozulur.* iki uçlu duygu durum bozukluğu.

Farkındalıktan söz etmiştik bi ara demi ?


-Vazgeçilmeyi beklermiş hep sıcak yatağında. Aldığı her nefesi bi son olarak görsede yetişememiş sonun hızına. Umutluymuş onun dışında herkes , çektiği acılardan habersiz. Gülmeye başlamış sonunda odasından çıkıp bol bol kahkaha atmış, ama kimse umursamamış deliliğine vermişler belkide, bu kez sessizce gidişini izlemişler.

Şikayetçiydim bu halimden uzun süredir , her dinlediğim şarkıda birilerini koyucak yer arıyordum ve karşıma her seferinde sen çıkıyodun müjdemi isterim sanırım benden gittiğini sonunda farkettim. Yeni bir umut belirdi içimde , bu kez hiç bi zerresinde yoksun.


Haberin olsun bi yolculuğa çıkıyorum umuda açılan bi yolculuk. Henüz karanlık yollar ama bi parıltı var uzakta umarım oraya vardığımda beni bekliyor olursun . Hoşçakal.

Kapat Perdelerimi



Noel ağaçlarına süs yaptık sevgimizi,
Beraber kar yağmasını bekledik.
İkimizinde unuttuğu tek şey vardı ;
Nisandı..



Yağmur yağar -belki- temizlerdi umutsuzluklarımızı
Nihayetinde oda olmadı güneş açtı üstümüze
Unutulduk belkide görmedi kimse. DYG-Z


Eğer geleceğini çoktan kaybettiysen umutsuz bir yarına başlamak anlamsızdır.

Peki arkana bakmadan kaçmak mı hayata bi anlam katan? İnsan yarını olmayan bi hayali neden kurar , belki doğan sonuçlar mutlu edicek beni aradaki dik yokuşun zorluğuna katlanmalı mıyım- mıyız-?


İnsanlar rüyalarında hiçbir zaman öldüğünü görmez-miş- , rüyalar bilinçaltımıza işleyen olaylardır bilinçaltıda hayallerimizin bi kısmıdır. Yüksek bir tepeden düştüğümü hayal ettim gözlerimi kapayıp; göz kapaklarım ne kadar çaba göstersede düşene kadar bekledim yere düştüğümdeki parçalanmış vücudumu gördüm . Evde denemeyiniz , insanın başına feci bir ağrı giriyor.

Kendini insanlardan soyutlamak bir süre sonra karanlık bir odaya tıkılmışsınız hissi veriyor farkettim.

Deli gibi Zakkum dinliyorum , tavsiyelerimin en başında yer alıyorlar bu aralar. Şimdi sizden tek isteğim sessiz kalmanız özellikle kes şunu dememeniz ne yaptığımı biliyorum. Gülmeyi çok sevdiğim kadar gerçeklerin suratınıza çarptığındaki acının tadınıda biliyorum.



Yalnız kalmak bir ilaç mıdır yoksa hastalığın ta kendisi mi ?

Pembe gözlüklerim kırılmış olmalı , herşeye gülüp geçebilen ben ufak bi tebessüm için bile bir sebep arar oldum.

İletişimde bulunduğum çoğu kişiye sorunlarımdan bahsettiğimi farkettim bunlarda sondu.

Senin belki beni aradığın bile yok ama ben seni bulmuş olabilirim , merak etme bulduğum yere geri koyup gidiyorum.


Çevremde birilerini istiyorum acıyla büyüdüğümü göstericek, O siz misiniz peki- ben kimim-

Dram

16 yaşındaki bir çocuğun muhalefet edince boyunun uzayacağına dair olan inancı öğretmenler tarafından ciddiye alınmamalı, elinden de alınmamalı ne yazık ki bu türün geneli böyle. Sıyırmak istiyorum kendimi ; muhalefet olmak çoğu zaman insan üstünde pot durar-durur?- , anca yerine oturtabilirsen şık durur , beğeni alır ,alkış toplar.


Ay bana birşey oluyo* deyip elini alnına koyma eylemi artık yürürlükten kalksın. Onun yerine anaağm bayılcam deyip , sıkan giysiler gevşetilip, düz bir zemine yatılıp bacaklar biraz yukarı kaldırılırsa beyin gene kanla dolar normale dönersiniz. .Herkes kendinin doktoru olsun canım herşeyi ilk yardımcılardan beklemeyin .


Ölümle burun buruna geldim , o soğuk nefesini ensemde hissettim. ( Nasıl oluyosa kıçı başı aynı karede )
Haber verilmeden yangın tatbikatı yapılmamalı. Depremlerde camdan atlayıp ölenleri şimdi anlıyorum - ha deprem ha yangın , afet afettir-. Öğretmenimizin acımasız eylemlerine maruz kaldık , salmadı bizi. Çığlık sesleri eşliğinde kahkahalara boğuldum. Gözlerimde 'dostum bunların amacı ne? diyen bi ifade vardı, sonra hatırladım bu bahsettiklerim amaçsız insanlar . Herneyse.


Her kütüphaneye gittiğimde , üniversite sınavına hazırlanan çocukların dramına maruz kalıyorum evet acıyorum onlara. Test çözmeye çalışıyolar öff pöf deyip kalkıp gidiyorlar , sonra üstlerine sinen leş gibi sigara kokusuyla geri dönüyorlar. Bugün içlerinden 3 'üyle iletişimde kurdum , fazla kağıt istediler önümde defterim vardı- az hin değil bu çocuklar :)-


İnsan içine karıştım bu gün , her defasında yeni şeyler öğreniyorum. Farkettim ki artık insanlar iyilik yaparken herhangi birine yardım ederken kendi kazancını düşünür olmuş. Hasta olan bi komşusunu hastaneye götüren bi insanın yakarışlarını dinledim -eline mi yapıştı be!-Evet çoğumuz hediye almak için hediye verenlerdeniz. Bu sözü hayatıma sokan insan-bahar- a selam .
Komşuluk cidden ölmüş olabilir. Hep derim insanlık zor meziyet , başaranları tebrik etmek gerek.


Uzun bi aradan sonra tadımlık bi kaç cümle döktüm buraya. İyi miyim hoş muyum ne ? Sizde hoşkalın.

Rubai

06/03/2010- 10 yıllık bir dostluğun bitişi.
08/03/2010-Savaşarak yenilmek mi , yoksa hiç taraf olmamak mı beni tamamlayan ? Kayıplarım hayli fazla , hepsine üzülmeye vaktim yok.Mantığımı oturtup karşıma düşünmem , vazgeçtiklerimle sessizce vedalaşmam gerek.
11/03/2010 - Sizinde çabalarınız beni saygısız olarak tanımlamaktan başka birşey için değil ! Önce biraz düşünmeyi teklif ediyorum , şimdi cevap verin peki sizin kendine saygınız var mı ki beni yargılıyosunuz !

Bu yüzden geciktim.

'Ne olursan ol yine gel çay ocağı' , okul yoluma neşe katan yer. Her önünden geçişte acaba diyorum , içeri dalıp ustaa bana bi çay çek desem nasıl bir tavırla karşılaşırım ? Evet kimliğim kırmızı renkte olabilir ama bayanların alınmaması bu çay ocağının kurallarına aykırı. Evet hatta kızlarıda alın artık askere :)

Derslerde bazen o bilgiye sahip olduğun halde susarsın ya , ilk defa konuştum ama arkadaşımın deyimiyle *hacı , hoca senide nazımı da harcadı be ! sonuna kadar haklı. Başına dönelim olayın. Ders edebiyat Rubaiyi yazıyoruz. Hocamız rubaisi olan en önemli şairlerin adlarını yazdırıyor birinin adını unutmuş bir tane daha vardı dedi.

*Nazım Hikmet .!
*Yok duygu olur mu öyle şey ?
*Evet hocam ezberimde var bitane, söyliyim isterseniz .
*Yok , yok boşver sen onu.
Evet adam resmen harcadı nazımla beni , kabul görmesi için Orhan Selim mi demeliydim?


Öptü beni : «— Bunlar, kâinat gibi gerçek dudaklardır,» — dedi.
«Bu ıtır senin icâdın değil, saçlarımdan uçan bahardır,» — dedi.
«İster gökyüzünde seyret, ister gözlerimde :
«körler onları görmese de, yıldızlar vardır,» — dedi... Nazım Hikmet RAN

-Masa tenisinde 6-0 da mars olunur, hocam bu kaçıncı marsınız , bilemedim ben onu.


Fikirlerine değer verdiğim bir -erkek- arkadaşım duygu bu böyle gitmez, artık erkeklerle arana bir mesafe koyman gerek bütün özelini açamazsın dedi. Gayette açarım . Yinede uzaklaşmak için bir çaba gösterdim ama faydalar faydasız insanlar insafsız farketmeden daha çok yakınlaştım.


Bugün okulun bekçisi -Bülent abi-yle oturup dedikodu yaptık. İyi adam güzel servis vuruyor, basketbolda başarısız olabilir -yada sadece bu bizim okuldaki potalara bağlı bir durumda olabilir- herkes hakkında bir düşüncesi var. Merak ettim acaba başkalarına da benden bahsedicek mi ?

Masa tenisindeki rakipcan'ım sayesinde de 9' larla daha bi içli dışlı oldum , dışarıdan kötü görünmesinden korkuyorum -bu kız sübyan lafı koyuyo be-. Turnuvadaki tek kız olmamdan kaynaklanıyor olabilir okuldan erkek arkadaş edinmem. Bütün kızların yükünü omzunda taşımak zor . Niye katıldığımı hala bilmiyorum ama feminizm duygularımı körükleyen hocama isyanlardayım. Bende kızlar grubuyla beraber bu turnuvanın dışında kalmak isterdim ama artık çok geç !


Yalan dünyanın etrafında yarım bir tur atarken , gerçek pantolonunu giymeye vakit bulamazmış. -Sarah Palin söylemiş olabilir-

Ayaklarının üstünde dimdik durabilen kadınlara iftihar ediyorum . Ama kesinlikle feminist değilim hatta bazen erkeklerin bizden daha üstün olması gerektiğinide düşünüyorum ama burada konuşulcak şey değil .
pc saati:00.12
duygu saati:00.25
rox saati: 00.16

Gündüz Düşleri

Çocukluğumuzun, ergenliğimizin oyunu değil midir şişlemece ? Yere düşüren oturur , muhtemel bir şiddete maruz kalır, hem psikolojik hem fiziki. Aslında hayatı bir şairin şiirinde veya bir romanda çok sevdiğin bir şarkı sözünde aramak bugünü hiçe saymaktır . Hiç birşey yaşamamış olman gerek böyle düşünmek için . Hayatta şişlemece gibi değil midir ? Güvendiğin birine atarsın topu , oda ya tutamaz yada kasıtlı kaçar . Geriye kalan sadece umutsuzlukların , son çırpınışlarında okyanusun daha da derinlerine batışlarındır.

Şans için bileklikler geldi .
Bir tuhafiye dükkanının camında gördüğüm bu yazı bir gerçeği daha görmemi sağladı. Evet artık insanlar bu kadar umutsuz ve karamsar. Bugünü hiç yaşamamış ve parayla satın alabileceği bir bilekliğe bağlamış bütün umutlarını.. Peki ya oda kopup giderse ?


İlkokul sıralarında acele etmeyi öğrendik , lisede hiçbirşeyi umursamamayı ., denklemlerin zorlaşacağını bildiğimiz halde hala büyümek istiyoruz . İnsanoğlu kuşkusuz cesur , korkusuz bir varlık yada ; cahilliğin dibine vurmuş , gözlerini açtığını hissettiği anda bile gündüz düşleri gören daha bugünü yaşamadan umutlarını yarına erteleyen pasif bir varlık. Hangisi olmak işinize gelir o size kalmış.

Kötü rüyalar görüyoruz halbuki bu cahillik kabusundan bile halen uyanmış değiliz !

Belkide farkındalık kendini toplumdan dışlamaktan, diğeri olmaktan başka birşey değil.


Zamanın herşeyin ilacı olduğu gerçeğide büsbütün yalan , yaşayıp öğreniyoruz . Yaşadıkça daha detaya inip yüreğimize bir hançerde biz saplıyoruz. Bazen vicdan azabı , bazen sadece haklı çıkışlarımız karşımıza çıkıyor. Çevremizdeki insanların bize duyduğu sevgi ve güvendir aslında yaralarımızı saran.

Demek ki hakikatler ve gerçekler mutluluklarımız ile mutsuzluklarımız arasındaki çizgi olamazlar , sadece kararsız bilincimizin bir tasavvurudurlar.

Şimdi sizin için sadece gerçeği bulmanızı , başkalarının değil kendi doğrularınızı savunmanızı , fikirleriniz ardında çatışmanızı dileyeceğim.

Siyah Sihir

Değişmek hoşuma gidiyor sanırım, hele bu farklılıkların olumlu yönde olduğunu görmek mutlu ediyor beni.

Bi otobüse atlayıp maça gitmek istiyorum.Bi tanıdığımın anlattıkları fecii hoşuma gitti , evet bende birinin tuvaleti geldiğinde koroya katılıp şoförü durdurmak istiyorum. Belki kavga çıkar kimbilir, benzinlik yağmalarız ama yağmalanan ürünlerden beni en çok güldüren arap sabunu oldu. Ya n'apıcaklar ki onla dedi şu tanıdık , evet şıkları sunuyorum :
a) arapların yağı bol bulduklarında yapabiliceği şeyi,
b) temizlik imandan gelir , sorgusu olmaz
c) olmak yada olmamak işte bütün meselenin bu olmasına kıl olmak.
cevabı sizlere bırakıyorum :)

En sevdiğiniz reklam hangisi ? Doğruya doğru şimdi beni pervol -perwoll- reklamları yerden yere yatırıyor. Ama aşırı derecede tahrik edici etmenler olduğunu düşünüyorum. Kız kıza dedikodu yaparken birden yazdığın adamın kardeşi veya sevgilisi çıkıyor, vee işte tam orda pervol siyah sihir bütün asaletiyle ekranlarımıza geliyor. Biraz mantık ya (!)


Sağlık sektöründe hiçbir zaman 2 kere 2 4 etmezmiş. Bence caydırıcı tehlikeler altında çalışıyor memurlar. Geçen gün ampul kırarken elimi kestim , peki ameliyatta AİDS'li bir hastadan HIV ( human immunodeficiency virüsü) kapmayacağım ne malum ! Yok yok bu iş sakat.

Sözlüde her derste farklı bir değer verilen soruda eksi almak gerçekten gurur verici. Evet yeşim'cim doğrusu sen bile olsan hiç ırgalamaz beni adamın kalbimi hızlı atıyormuş , solunumu mu yavaşmış . Ben kader kavramına inanıyorum kardeşim zamanı gelen gider , adamı delip deşmeye ne gerek var .
( Halimden de anlaşılabiliceği gibi evet çok kızdım !)



Esas oğlanın esas kıza kavuşmasını engellemek için ya araya başka görüntü koyarlar yada akış hızını yavaşlatırlar. Gerçek hayatta da rastladım, biz bu duruma kader demiyor muyuz ?

İmkansızı savunanlar , pişman olmaktan koşarcasına kaçanlar , keşke demeyenler aslında en çok pişman olup imkansızların yakınından ayrılamayanlar değil midir ?Kendini-zi- kandırıyosun-uz-. Acınacak haldesiniz !

Gökkuşağı

Yağmur yağıyordu ve güneş göstermişti yüzünü.
kkı ; güneş ışınlarının yağmur damlalarında veya sis bulutlarında yansıması ve kırılmasıyla meydana gelen ve ışık tayfı renklerinin bir yay şeklinde göründüğü meteorolojik bir olaydır.
Bunun kadar olmasada günlük konuşmamızdan daha bilimsel bir açıklama yaptım ananeme.Ananem *Oda neymiş ne saçma şey dedi. Haklıydı aslında . Ne zaman öğrendiğimiz bir bilgiyi günlük hayatta kullanabildik ki ? Ben hiç hatırlamıyorum gittiğim yoldan geldiğim yolu çıkardığımı-zı-, akıntıya karşı yüzdüğüm-üz-de nereye vardığımı-zı-. Ama matematikte bazen gereksiz bazende hayatın içinden gelen negatif sayılardan vazgeçemiyorum. Bi hata yaparsan birinin gözünden düşersin .Eksiye düşersin işte tek mantığı bu.

Uçuk kaçık hayalleri olan bir çocuk değildim ama gökkuşaklarını takip etmeyi düşünmüşümdür hep, bu yaşımda bile. Ama oldum olası korkmuşumdur kaybolmaktan ..
Lunaparkta anonslar duyardık fıskiyenin karşısındaki banklarda oturmuş çekirdeklerimizi çitlerken ; şu yaş bu boy üstünde şu kıyafetleri olan x adlı çocuk bulunmuştur ailesini şuraya bekliyoruz.

Bi kez annemler beni bir düğün salonunda* unutmuşlardı kurtarıcım beni gelip alan teyzem olmuştu. Pek aldırmamıştım gittiklerini farkettiğimde nasılsa ikinci bi şıkkım vardı bir sürü akrabamız oradaydı illaki birine götürtebilirdim kendimi.

Huyum hiç değişmemiş, halen ikinci bi şık varsa korkmam kaybolmaktan. Ama eşeği bağlamaya sağlam kazıkta bulmak zor bu günlerde. Hep sahibine saplanıyo nedense.
Evet Evet Sahibinden Satılık Kazık !

Her insanın kendine ait sorunları var buna kesinlikle eminim. Yoksa kendime çekiyor olamam de mi, çözülecek sorunu olan herkesi ? Bi ara gerçekten böyle düşünmeye başlamıştım, ben iyilik meleği olmalıydım. Çözümlere ulaşamadığımı gördüğümde vazgeçtim kendime inanmaktan ve başladı umutsuzluk safhaları.
''Sen şuanda göremesen de dar geçitler ardında cennet bahçeleri var.''
Öyleyse gözlerimi aydınlığa açıp,
Gözümdeki çapakları temizleyip gerçekleri görmenin vakti gelmişti!

Sanmayın ki hayalleri gerçek olmayan bi çocuktum.
Dipnot:Gökkuşağı* annemlerin beni unuttukları düğün salonunun adı. Aslında kayboldum gökkuşağı yolunda. Çocukluk hevesleriyle belkide hiç korkmadan :)

Burkulma

Bu aralar NewYork un yerel saatiyle yaşıyor gibiyim. Biri saat kaç diye sorduğunda gözüm onada kayıyor. Telefonumdaki ikili saat gösterme özelliğini seviyorum. Komik bi yanıda var . hani 05.05 gibi aynı saatleri görünce aha biri beni düşünüyor deriz ya (:)) NewYork da saat bu ikilemeler gibi olunca anaa niyork - NewYork- ta biri beni düşünüyor diyorum . Komik olmayabilir ama belki bu durum sadece içimdeki insan özleminin dışa vurumudur kim bilir ?

Her maçtan sonra yenilen taraf hakemlere suç atar . Türk ve dünya futbolunda bu ne zaman biticek çok merak ediyorum . Aman hakem penaltı vermemiş, golü saymamış,.. Şimdi niye girdin bu konuya diyorsanız eğer bana tevazu gösterin ( babamla eniştemin afra tafrasını çekiyorum) . Evet bir FB'li olarak yıllar süren hasretimizi sonlandırmak adına kupadan elenmememiz mutlu ediyo beni , ama ne yazık ki bi' de madalyonun öteki yüzü var Bursa beni kendine çekiyor. ( Babam bursa maçlarını izleme cezası koyuyor ya !/ Haksızlık bu . )


Yanımda artık küçük bir not defteri taşımaya karar verdim- öğrendiğim , karşılaştığım şeyleri yazmak için-/ Derslere sarıldım/ Kendimi geliştirmek adına çalışmalara başladım. Ama bana hak verin oha daha yeni mi aklın başına geldi demeyin . Çevremde beni reformlara sürükleyecek insanlar oldukça az. Ama diğerlerine göre gelişmiş arkadaşlarımla biraz vakit geçirince içerden sesler gelmeye başlıyo (*) Ee duygu peki sen nabıyosun ? Tamam kabul ediyorum şimdiye kadar pek birşey yaptığım söylenemez. Artık değişme vakti geldi !

Bugün epey güldüm derste. - İlk yardım -
Değişik terimler öğrendik , gerçi hoca biraz inancımızı sarstı.
* Neymiş ? Damar damar üstüne binmezmiş-insanın anatomik yapısı buna izin vermezmiş- , onun adı burkulmaymış mış mış mış. Hocam n'aptınız yaa ? Peki anne niye bunca yıldır bana yalan söyledin , damar damar üstüne binmiştir geçer dedin (!) Şaka bi yana sağlığın sıkıcı taraflarının haricinde gayet eğlenceli kısımları da var . Bugünkü derste anılarımı tazeledim :)


Matematik !! Korkulu rüyam, rüyamız..
*Dyg: matematiği bulan mısırlılara piramitler girsin süper söz.
*Dny: aa matematiği mısırlılar mı bulmuş ?
*Dyg: tabi ya adamlar oturamamışlar kıçlarını kırıp.
*Dny: ama eniştem diyo ki eğer matematik olmasa şu kullandığımız sıra bile olmazmış (!)
*Dyg: hacı tek sorun o mu yaa . Ben yerde oturmaya razıyım vallaha x)

Her birliktelik kalbin emzireceği bir yeni bebektir,
Önce emeklemeyi sonra yürümeyi öğretmen gerekir.
Kalbinde ki sütü tüketmediler mi ?
- Zakkum - hipokondriyak. Günün şarkısı.

NewYork: 16.19

Mor


Sizde farkettiniz mi bilmiyorum ama bu aralar çok rahatsızım kendimde sezdiğim şu durumdan; geçen annemle konuşuyoruz duygu düzgün konuş dedi , bi' topladım kendimi devam ettim konuşmaya duygu düzgün konuş diyorum diye bağırdı annem(!) Arkadaşlarla farklı, ailemle farklı, aslında herkesle farklı bir ton ve karakterde konuştuğumu farkettim acayip rahatsız oldum. Hangisi benim gerçek sesim ?


Geçen aile içinde konuşuyoruz bizim ülkemizde bile ahlak sınırı yerlerde diye, annem dediki ,ohoo bunlar neler yapıyolar *hoca dedi ki televizyonda gördüğün bi adama bile iyi hoş güzel dersen günahmış( allah diğerlerinin günahlarını affetsin). Onlara güldüm geçtim benim öyle bi' sorunum yok diye ,ee doğruya doğru bizde bakıyoruz ama ben hoş birini görünce ''Bana bundan alın '' diyorum , yani gelsin helalim olsun diyorum :) İyi hadi bu durumdan sıyrıldık .

Hiç değilde şu türk film/ dizilerinden cinsellik faktörü kaldırılsa dipten gelenler daha düzgün büyüyecek öğrenmesi gereken durumları yaşında öğrenicek. Şimdi öyle mi bacak kadar çocuk yoldan geçerken laf atıyor / Yazık !

Hadi onuda geçtim bide yeşilçamın porno yıldızı yetiştirdiği 70 'li yıllar var , o zamanlar başımıza taş yağmadıysa şimdi gayet iyiyiz demektir. Beni o yıllarla ilgili en çok şaşırtan bilgi ; Müjde Ar'ın hiç bir +18 filmde oynamaması. Niye taktın bu kadar diyenleri duyuyor gibiyim (?). Kardeşim n'apabilirim saat 12yi geçmeye görsün kırmızı noktalı türk filmleri reklamları çıkıyor. Suç bende değil .

Bu arada arkadaşlar Heroes'u izliyoruz de mi ? Ama durun bi dakka* siz yanlış anladınız , ben şu bir türk televizyonunda yayınlanan türkçe konuşandan bahsediyorum. Hap yap para kap resmen.Kaç sezon öncesini bide yeni bölüm diye yayınlıyorlar Lost'a döndürcekler filmi bitek ona üzülüyorum(!)

Ve saçımı boyattım , bi an için mor olduğunu sandım kaderime razı oldum . Kaderimizde yazıyorsa mor kafada oluruz dedim, bereket simsiyah oldum .

Bazen hayatın başka yerlerinde de olmaz mı bu, kaderine razı olmalar . Olmasın ya bırakmayalım kendimizi, ikinci bi şıkka güvenip düşmeyelim bilinmezliğe. Dün düşündüm sanki bi bilinmezliğin içindeyim düşüyorum belkide, ama korkuyorum bu kez elimden kim tutucak diye ?

GünDem


Yağmurdan sonra şiddetli bir kar bastırdı. Sanırım artık kardan pek hoşlanmıyorum. Telefonumuda sevmiyorum şarjı dolduğunda titreşiyor tam oleey biri duygu nun varlığından haberdar derken sadece şarjının dolduğunu farkediyorum , enerji tasarrufuymuş tamam kes yalnız kalmak istiyorum( sanırım iyice şımarık ergen havasına girdim).

Tatilde yapıcak hiçbişey bulamadığımdan kitap okuyorum bu öğlen Hamlet'i bitirdim sıkıcı falandır diye düşündüm ama okuyunca tek çırpıda bitiyor. İtiraf etmeliyim ki BKM mutfak oyuncularının Hamlet skeci tamamladı aklımdaki eksiklikleri. Güzel kitap , şimdileri aldatılan amcalar orda kötü rollerde sahne alıyor. Entrikalar , iktidar kavgaları , cinayetler okuyun zihninizin bir köşesinde bulunsun.

Başbakanımızın eşini Gata - Gülhane Askeri Tıp Akademisi-'ya almamışlar içerlemişler ailecek. Sonra İmamhatipli öğrencileri savundu , bende İmamhatip mezunuyum beni de üniversiteye almadılar tekrar lise okudum dedi (aklıma bende nişantaşı çocuğuyum diyen burhan geldi kuşkusuz o daha ilgi çekiciydi.) çocuklarımda ordan mezun onları başka ülkelere yollayıp okuttum bir sorun olmadı dedi. İşte sorun tam olarakta burda başlıyor . Peki ama orta gelirli bir aile nasıl başarıcak bunu sorarım size ?

Şu sabah programları var ya kahvaltımı ederken mecburi hizmet gibi izliyorum onları.Geçenlerde bir tanesinde cinsel sorunları konu olarak almışlar, ama bir yanım hep eksikti Haydar Dümen amcamızı aradı gözlerim yoktu.. Doğrusu acıdım doktorlara , tamam ismini vermek istemeyen izleyicilere yardım etmek istiyorlardı da yanlış birşey söylememek için şekilden şekile girdi koca adamlar (çok güldüm).

Bay-bayan kazakları , montlar , kabanlar en çok indirime giren ürünlermiş , haksız da değiller insan alışverişe çıktı mı birden o çılgınlığı hissediyor içinde. Allahtan param kıymetlidir (cimri diyende var ama o kadarda değil tutumluyum canım). Bombada şu:
İçki ve sigara zam şampiyonu olmuş hayırlı olsun. Evet şimdi çoluk çocuğun rızkını daha tatlı ezebilirsiniz afiyetler olsun.

Turkcell engellilere iş imkanı sağlıyormuş. Çağrı merkezlerini çalışan engellilerin evlerine taşıyor evden çıkmalarına gerek kalmadan çalışmalarını sağlıyormuş . Çok güzel hareket , tebrikler.

Bu tekel işçilerininde bir kısmı tazminatlarını aldıkları halde direnişe devam ediyormuş ayıp be kardeşim bunca yıldır milletin verdiği vergilerle karnınızı doyurdunuz hiç çalışmadan , bari şimdi kesin şu zırvayı. Açlık grevi iyi gidiyo çoğu kişinin umrunda değilsiniz ama-ne mutlu- .)
Batis bamis sodap. Yok ya bu adamların Tekel işçileriyle uzaktan yakından hiç bir alakaları yok sırf direnmek için direniyorlar. Kendilerini Beşiktaş-Kadıköy vapuruna zincirlemişler .

Maksak muhabbet olsun diye muhalefet olmayın , üzerinizde pot duruyo .

Yağmur


Beyaz bi sayfa açtım önüme(evet,evet espri olsun diye değil ciddiyim).Hani uzun süredir görmediğin bir dostunu görünce ne konuşacağını bilemezsin ordan oraya atlarsın ya konular arasında bende iki kelam yazıcakken çizgiler rahatsız etmesin , önümüze sınırlar koymasın diye çizgisiz bir defteri tercih ettim.(Tabi siz bunları bi internet penceresi aracılığıyla gözlemleyeceksiniz.)
Aslında elime kalem almanın zor olucağını düşünmüştüm gene tırnaklarım çok uzadı kalemi tutamam diye ee tabi bu işin esprisi.

Televizyon izliyordum konusu şizofreni hastalığı olan bi program evet dedim duygu yazmalısın sanki bi yerden vahiy geliyormuş gibi. Ayrıca böyle bilgi verici bir programın olması sevindirdi beni , belki birileri dinlerde şizofreninin özenilecek bir durum olmadığını anlar diye. Böyle insanlar var ya(!) inanılır gibi değil . Keşke şizofren olsaydım diyen bi hocam vardı allah akıl fikir ihsan eylesin böylelerine. Yayındaki doktorun söylediğine göre Amerikadaki evsizlerin 3/1 i şizofrenmiş. Demek ki deliren sokağa atmış kendini yazık yinede acıdım onlara .
Sonra ülkemin insanlarını düşündüm sokakta yaşayan bir şizofren aouww! (O daha acınası sanırım). Programın geri kalanınıda izlemek isterdim ama yarın erken kalkmam gerek ah lanet !

Dışarıda şakır şakır bir yağmur var . İnsan böyle havalarda camın karşısında oturup eline çayını -isteğe göre kahve- alıpta yağmuru seyretmek ister ya , ahh ah..
Hava bu sabah güzeldi tatlı bir güneş vardı . Perdeleri çekip annemle kahvaltımızı etmiştik. Nerden çıktı ki bu yağmur . Yarında devam ederse işimiz iş.
Sadece bugün 3 bilmediğim numaradan çağrı ve/veya mesajlar aldım ulan ne iş dedim sonra arkadaşlarımın numaralarını rastgele silmemem gerektiğini anladım.
Bu aralar arkadaşlarımın bana ulaşabileceği her ağdan kaçtıklarını düşünmekteyim , oysa adres vermeden kaybolan bendim..
Bugün ilk defa pembe birşey aldım içtenlikle. Terlikçi kırmızı mı dedi hayıır pembe olandan dedim . Yüzüm kızarmalı mıydı acaba ?

Telefonumdan da MFÖ- ah bu ben i açtım .
Sen beni tanımazsın severimde söylemem.
Sen beni uzak sanırsın bilirim söz dinlemem .
Ah bu ben kendimi nerelere atsam..

Mail kutumuda boşaltmam gerek ikibin bilmem kaç tane mail oldu. Bu durumdan gayet memnundum da , geçenlerde doğumgünümü -gecikmeli de olsa - kutlayan arkadaşın mailini görmemem(2 buçuk ay sonra görmem) artık onları silmem gerektiğini hatırlattı. İyide boş bir vakit bulmalıyım epey zamanımı alır. Ouw şimdide yandım başladı, ( vay ne güzel liste hazırlamışım gayret et güzelim yolda ) aman sabahlar olmasın.


Zaman sarhoş olsa yalpalasa saçmalasa parçalasa.
Bizde bakıp bakıp yaptıklarını kınasak ve bir daha hiçbir şeyimizi ona havale etmeye kalkmasak.
Ayılırsa ne olur ki ?
Ayılırsa hatırlar.
Hatırlamak neye yarar ki?
Hiçbirşeye. Hatırlamak acıdan başka bişeye yaramaz.

Elif Şafak, güzel yazıyor kadın tavsiye ederim.

Akılda kalıcı olan kısa ve öz bir anlatım mıdır bilmem ama ilk heves ya yazdım uzun uzadıya .
Yağmurda hızlanıyor gittikçe şimdi başlayabilirim uykum gelene kadar bir sonraki sabahımı pembeye boyamaya.

02.01.2010