20 Temmuz 2010 Salı

Gündüz Düşleri

Çocukluğumuzun, ergenliğimizin oyunu değil midir şişlemece ? Yere düşüren oturur , muhtemel bir şiddete maruz kalır, hem psikolojik hem fiziki. Aslında hayatı bir şairin şiirinde veya bir romanda çok sevdiğin bir şarkı sözünde aramak bugünü hiçe saymaktır . Hiç birşey yaşamamış olman gerek böyle düşünmek için . Hayatta şişlemece gibi değil midir ? Güvendiğin birine atarsın topu , oda ya tutamaz yada kasıtlı kaçar . Geriye kalan sadece umutsuzlukların , son çırpınışlarında okyanusun daha da derinlerine batışlarındır.

Şans için bileklikler geldi .
Bir tuhafiye dükkanının camında gördüğüm bu yazı bir gerçeği daha görmemi sağladı. Evet artık insanlar bu kadar umutsuz ve karamsar. Bugünü hiç yaşamamış ve parayla satın alabileceği bir bilekliğe bağlamış bütün umutlarını.. Peki ya oda kopup giderse ?


İlkokul sıralarında acele etmeyi öğrendik , lisede hiçbirşeyi umursamamayı ., denklemlerin zorlaşacağını bildiğimiz halde hala büyümek istiyoruz . İnsanoğlu kuşkusuz cesur , korkusuz bir varlık yada ; cahilliğin dibine vurmuş , gözlerini açtığını hissettiği anda bile gündüz düşleri gören daha bugünü yaşamadan umutlarını yarına erteleyen pasif bir varlık. Hangisi olmak işinize gelir o size kalmış.

Kötü rüyalar görüyoruz halbuki bu cahillik kabusundan bile halen uyanmış değiliz !

Belkide farkındalık kendini toplumdan dışlamaktan, diğeri olmaktan başka birşey değil.


Zamanın herşeyin ilacı olduğu gerçeğide büsbütün yalan , yaşayıp öğreniyoruz . Yaşadıkça daha detaya inip yüreğimize bir hançerde biz saplıyoruz. Bazen vicdan azabı , bazen sadece haklı çıkışlarımız karşımıza çıkıyor. Çevremizdeki insanların bize duyduğu sevgi ve güvendir aslında yaralarımızı saran.

Demek ki hakikatler ve gerçekler mutluluklarımız ile mutsuzluklarımız arasındaki çizgi olamazlar , sadece kararsız bilincimizin bir tasavvurudurlar.

Şimdi sizin için sadece gerçeği bulmanızı , başkalarının değil kendi doğrularınızı savunmanızı , fikirleriniz ardında çatışmanızı dileyeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder